Sibirya
kurdunu aklında tut diyerek başlıyorum yazıya. Neden mi. Yazının sonunda
anlayacaksınız durumu maalesefJ
Bir dirhem
et bin ayıp örter diye bir atasözümüz var bizim.
Sanırım
böyle düşünmekten kaynaklı olsa gerek, eski dönemlerde bir miktar etli, butlu
olmak iyi imiş. İnsana heybet katıyor diye mi düşünmüşler bilemem. Ancak
tarihte şöyle bir gerçeklik de var. Eski dönemlerde sadece zenginler ve
soylular dediğimiz tabakalar fazla besine ulaşabildiğinden, onlar kilolu bireylermiş
ve şişmanlık, obezlik soyluluk belirtisi imiş. Şişman birini gördün mü, bunun
hali vakti yerinde diye düşünülürmüş. Dedim ya eskiden.
Biz eskiden,
su içerdik testiden diyesim geldi. Çünkü günümüzde durum böyle değil.
Günümüzde vücut
kitle endeksi (VKİ) dediğimiz bir durum var ve bunun normal sınırlar içinde
olması gerekiyor. Ayrıca, kalp hastalıkları teşhisinde kullanılan bir göbek-bel
çevresi sorunsalımız var. Yani fazla kilolu olmak iyi değil. Görsel olarak ta
normal kilolu olmak kıymetli bir durum olarak görülüyor. Ancak günümüzde normal
bir VKİ’ye sahip olmak öyle kolay değil. İnsanlar besin maddelerine nispeten
kolay ulaşabiliyor ama neye göre. Besin maddesi var kaliteli içerikli (protein,
vitamin, mineral, tam karbonhidrat ve sağlıklı yağ), besin maddesi var boş
içerikli. Dolayısı ile, günümüz insanı besin maddelerine ulaşabiliyor ancak boş
içerikli olanlara. Enerji içerikleri çoooook yüksek olan besin maddeleri ucuz.
Bu yüzden bireylerin belirli miktarda besine ulaşabiliyor olması doğrudur ancak
çok kalorili ve besin değeri düşük dediğimiz grup ürünler. Sonuç obezite…
Gelelim
sevgili kahverengi yağ hücrelerimize (KYH).
Obezite serisinin ikinci yazısı olan
yağ dokusu konusuna tekrar bir dönmek istiyorum. Orada demiştik ki KYH, yağları
enerjiye çeviren ve yok eden hücreler. Bu demek oluyor ki beyaz yağ
hücrelerimizi KYH’a dönüştürebilirsek yağlar depolanmış dahi olsa önemini
kaybeder. Çünkü onları yakarız.
Sürekli aynı şeyi tekrarlıyor gibi
görünüyor olsam da konunun iyi anlaşılmasını istiyorum.
Birde KYH’nin en fazla yeni doğan
döneminde taşındığının altını çizmiştik. Zaman geçtikçe KYH’lar azalır.
Erişkinde KYH büyük damarların etrafında ve omuz bölgesinde bulunmaktadır.
Bunun dışındakiler yeni doğandan erişkinliğe geçtiğimiz dönemde azalır. Ancak
bir istisna mevcut. Araştırmacılar fark etmiş ki soğuk bölgelerde yaşayan
kişilerde kahverengi yağ hücresi daha fazla. Ayrıca fare çalışmalarında da
soğuğa maruz kalan farelerde KYH artışı görülmüş. Anlaşılan o ki, vücudumuz
soğuğa maruz kaldığında ısı üretebilmek için kahverengi yağ hücrelerini
artırarak kendini korumaya çalışıyor. Siz dede şimşekler çaktımı, ampullar
yandımı bilmem. Bu şu demek kendimizi hasta etmeyecek oranda soğuğa maruz
bırakırsak yağ hücrelerimizi enerjiye dönüştürürüz ve sonuç zayıflarız.
Soğuk bölgelerde yaşayan insanların
neden daha zayıf olduğunu bir nebzede olsa bu durum açıklık getiriyor.
Ancak düşünürken bazı istisnalar dikkatimi çekti. Kutup ayıları yağ oranları oldukça yüksek hayvanlar. Bu durum önceki söylediklerimizle tersmiş gibi görünüyor. Birkaç makale okuduktan sonra bazı püf noktaları farkettim. Soğuk
bölgelerde yaşayan hayvanların onları üşütmeyecek şekilde kürk sahibi
olduklarını, kürkleri sıcak bölgelerde yaşayan hayvanlara göre daha
kalın, daha sık ve tüyleri daha uzun olduklarını öğrendim. Birde bu hayvanlar bir dönemlerini
uykuda geçiren hayvanlar ki yağ depolarını uyku dönemlerinde kullanıyorlar ve
uykudan uyandıklarında yine yağ dokularını kullanmış olduklarından bir deri bir kemik oluyorlar. Uyanık oldukları dönemde de
genetik alt yapıları o yağ hücrelerini depolamaya yönelik çalışıyor. Burada işin
içine nutrigenetik giriyor.
Ancaaak, herhangi bir uyku dönemi
olmayan Sibirya kurdu, kahverengi yağ hücrelerini artırmış olacak ki güncel
deyimimizle gayet fit.
Son olarak sizlere bölgelere göre, Türkiye’nin
obezite oranını vermek istiyorum. Obezite oranları, Marmara ve Karadeniz’de
%33, Orta Anadolu’da %32, Ege’de %28, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da ise %20
olarak verilmiş. Güneydoğu Anadolu’yu neden buraya katmışlar bilmiyorum. Keşke
ayrı değerlendirilseydi. Belki de Doğu Anadolu’nun oranı daha da aşağı olacaktı.
Güney Doğu iklim açısından sıcak ve benim gözlemlediğim kadarıyla da fit
oldukları söylenemez.
Kırmamak için kibar olmaya çalıştımJ
Bu dört yazılık seriden benim
çıkardığım sonuç; Nutrigenomunu belirle, beslenme düzenini buna göre oluştur ve
birazcık serin ortamlarda bulun. Vücut sistemimiz mükemmel çalışan bir makina. Dilini öğrenmemiz lazım sadece.
Sağlıklı ve sevgi dolu günler
Bir
akademisyenin kadrajı
Müzeyyenname