18 Şubat 2018 Pazar

DÜNYANIN ATEŞİ ÇIKIYOR: Karbon nötr ne demek?


Dünyamızın çevresinde sera gazı denilen metan ve karbondioksitten oluşan bir manto var. Dünyamız bu manto sayesinde güneşten gelen kızıl ötesi ışınlardan korunuyor. Bilinenin aksine gelen ışını engellemekten ziyade gelen ışının dünyadan yansımasını engelleyerek atmosfer içinde hapsediyor ve zamanla dünyanın ısınmasına neden oluyor. Eğer bu sera gazı dediğimiz gazlar fazla birikirse dünya çevresinde kızıl ötesi ışınlar daha çok hapsediliyor ve dünya daha da ısınıyor ve ısınacak.

Nobel Barış Ödülü alan Dördüncü Değerlendirme Raporu'na göre, küresel ısınma artık tartışmasız bir gerçek. Daha da kötüsü bu sera gazı birikiminin önemli bir bölümünden insanoğlu sorumlu. Enerji, sanayi, ulaşım, tarım, atık, ormancılık ve arazi kullanımına bağlı olarak toplam 6 temel sera gazının salımı, 1970 - 2004 yılları arasında %70 artmış. Bu sürecin ilk 24 yılında bu artış %25 iken takip eden 10 yılda iki katına yakın artarak %70 olmuştur. İnsan kaynaklı sera gazı oluşumunun % 65’i fosil yakıtların yanmasından kaynaklanmıştır. Küresel ortalama dünya yüzeyinin sıcaklığı son yüzyılda 0.74 °C yani bir dereceye yakın artmıştır. Bu artış geri beslemeli olarak devam etmektedir. Şöyle ki, artan sıcaklık buzulları eritmekte, denizlerdeki su miktarının artmasına neden olmakta ve bunun sonucu da kara miktarında azalmalar gerçekleşmektedir. Kara miktarının azalışı zaten tüketilmekte olan orman ve bitki örtüsü için kaynak azalmasına sebep olmaktadır. Özetle bir taraftan biz artan nüfus ve şehirleşme adına bitki örtümüzü yok ediyoruz, korumuyoruz, diğer taraftan bunları tüketirken de fosil yakıtlarımızı yok ettiğimizden dünyanın ısısını artırıp yine toprak azalmasına neden oluyoruz. Yani biz, bize bahşedileni sorumsuzca tükettiğimizde aslında sadece gördüğümüz kısmını tükettiğimizi sandığımız durumun iki katını tüketiyoruz. 


Karışık mı oldu. Umarım söylemek istediklerimi ifade edebilmişimdir.
Karbon nötr ne demek?
Bir kişi veya kurumun oluşturduğu sera gazlarını dengelemek ve net olarak sıfır sera gazı yaymaya sahip olmak için salınan sera gazları miktarına eşdeğer sera gaz salınımına engel olacak ağaçlandırma projeleri yapmak, mevcutların tüketiminin azalması için de güneş, rüzgar gibi ek enerji kaynakları yapmak. Birde karbon ayak izimiz var. Bir işletmenin, ülkenin atmosfere yaydığı karbondioksit miktarı olarak ifade ediliyor.


Ağaç dikerek çevreye verdiğimiz etkiyi azaltmanın yanı sıra rüzgâr, güneş enerjisi, biyogaz, çöp gazı (metan gazıdır, bu yüzden çöp toplama alanlarında bazen patlamalar olur. 1993 İstanbul, Ümraniye çöp bölgesi patlaması) depolama alanları ve benzeri yenilenebilir enerji kaynaklarına destek olmak önemlidir.
Çok önemlidir.
İnanılmaz önemlidir.
Bilhassa önemlidir.
Daha ne diyeyim bilemiyorum. Dünya önceki dönemlerde de kutsal kitaplarda da ve de bilim insanları tarafından da ifade edildiği üzere tufanlar yaşamış ve pek çok badire atlatmış.


Böyle devam edecek olursak kaçıncı olacağını bilemediğimiz bir tufan daha yaşar bu dünya. Amaaan banane mi, ben görmem mi diyorsunuz. İnsan sevgisinin, hayvan sevgisinin, çocuk sevgisinin kalmadığı bir dünyada bitkiye mi önem vereceğiz diyorsunuz.


Bu işin, bizlerin özünde kıyamet dahi kopuyor olsa elinizdeki fidanı dikin diyen bir peygamberimiz var, savaş yaralarını sardıktan hemen sonra ağaçlandırma yapan atalarımız var.
Nasıl böyle insanlar olduk diye sormak istiyorum.
Nasıl bu hale geldik biz?


Birde ısrarla bir video önereceğim. Umarım izlersiniz. Himalayalar da bir ülke olan Bhutan krallığının başkanının konuşması. Küçücük bir ülke olan hiç karbon pozitif olmamış Bhutan’ın karbon nötr hikayesi.  Linki burada https://www.youtube.com/watch?v=7Lc_dlVrg5M 


Sevgilerimle
Bir akademisyenin kadrajı


13 Şubat 2018 Salı

BABAMIN ANISINA; Yüz yüze


İnsan iki yüz arasında yaşıyor. Bizler yani insanoğlu sadece bu iki yüzü tanıyoruz, her daim görüyoruz.
Ve ben. Doğduğumda, ilk kez bu iki yüz (gökyüzü-yeryüzü) arasında annem ve babamla yüz yüze geldim.



Dünya denilen yerkürenin bu yüzü olan YER YÜZÜ ile atmosferin, göğün dünyaya bakan yüzü olan GÖK YÜZÜ arasına ilk ayak basmam da, iki KANAT’lı bir kuştum. Belki de Jonathan Livingston’ın Martı’sı gibi bir martı kuşu. İki kanadım vardı o zamanlar. Yaradan beni kollasın, gözetlesin, elimden tutsun diye iki kanat vermişti bana, annemi ve babamı.



6 Şubat 2017’de babam olan kanadımı kaybettim. O kanat ki tek uçurduğu ben değildim. Ben hariç 3 çocuğunu daha uçuruyordu, uçurdu. Kendisi babasız büyümüştü, bu yüzden kardeşleri ile birbirlerine KOL-KANAT olmuşlardı ve evin büyük kardeşleri olarak okuma fırsatı olmamıştı. Asker ocağında öğrendiği okuma-yazma ve araba kullanma (sürücülük, şöförlük) yetileri ile bir ömür bize helal lokma yedirdi. Çok zor kazandı, kendi deyimi ile tır şöförlüğü yaparak rızkımızı Bağdat’tan Basra’dan getirdi. Her evladın hakkıdır helal lokma. Benim babam, bu vazifesini tam anlamıyla yaptı. Bu 6 Şubat’ta tam bir sene oldu babamı kaybedeli.

Aslında yazıyı o zaman yazmak istedim ama duygu durumum yazmama izin vermedi.


Ben onun Guptuli kızı idim. Guptuli uydurukça bir kelime. Ne demek bilmem ama sevgisini gösterdiğinde söylediği bir kelime olduğu için gül kızım, tatlı kızım olduğunu zannediyorum. Çünkü en çok gül ve tatlı severdi, künefeye bayılırdı.
Bana Abdurrahim Karakoç'u, Necip Fazıl Kısakürek'i babam sevdirdi. Acem kızı türküsünü, beyaz giyme söz olur türküsünü bir söylerdi fasıla geçerdik. Neşet Ertaş hayranı idi.


Benden başka bir oğlu iki kızı daha olan babam aslında benimde son çocuk olarak erkek olacağımı ümit etmişti her Anadolu erkeğinde olduğu gibi. Ancak ben, evin en küçüğü ve sanırım 70 te yaşasam evin en küçüğü olarak kalacak olan ben, oğlan çocuk olması istenen ben, belki de bu yüzden sülalemin biraz sıra dışı üyesiyim. 
77 yaşında olan annem onun hala geliniydi. Gelin hanım der konuşurdu ve onu çok kıskanırdı. 
İnsan kaç yaşına gelirse gelsin anne ve babanın yerini hiçbir şey tutmuyormuş. Kuşun kanatları ona her daim gerekir. Kanadı kırık kuşlar bir hüzün ifade eder, kanatsız kuşlar bu durumun daha katmerli halidir.
Kanatsız ya da kanadı kırık kuşlar eskisi gibi özgür uçamaz, yeryüzüne ayak basmak zorundadır artık, istediği zaman uçup gidemez, istediği kadar özgür değildir artık. Yeryüzü, dünyanın çekim kuvveti senin ayaklarını yere öyle bir bağlar ki, istesen de istemesen de özgürlüğün sembolü olan gökyüzünden yüzünü çevirip yeryüzüne yönelirsin. Burada ise çok yüzlü olan insanlar ile uğraşmak zorunda kalırsın.

Babamın yıllar yıllar önce hatıra defterime yazdığı hatıra yazısında babamın bana öğütleri şunlar olmuş.
"Çok kıymetli kızım müzeyyen,
Sana benim tavsiyem ve önerim daima ahlaklı ve iyi insan olmaya çalış. İnsan zenginliği ile, güzelliği ile yiğitliği ile hatta ilmi ile ölçülmez. İnsan ahlakı ile ölçülür. Onun için ahlaklı bir insan olmaya çalış. Senin bizlere rahmet okutman kötü söyletmemen ahlakına bağlıdır. Bunun içindir ki senin ahlaklı olman senin, benim, cemiyetin hatta milletin yararınadır. Sözlerimi bitirirken milletine ve devletine faydalı bir insan olman dileği ile. ALLAH'a emanet ol.
Baban, 1987"
Sende Allah'a emanet ol babacım. Hayatım boyunca senin söylediğin gibi biri olmaya çalıştım. Devletime ve milletime faydalı.
Benim inancıma göre beden ölür, ruhlar asla ölmez. Bu yüzden O bedenen olmasa da ruhsal olarak yine bizim yanımızda.
Mekanın cennet olsun babacım.

Guptuli kızın Müzeyyen
Müzeyyenname

Bir akademisyenin kadrajı

2 Şubat 2018 Cuma

EVRENDEKİ İKİLİK; Kadın-Erkek


Evrende her şey çiftler halindedir. Yani her şeyde bir dualite (ikilik) vardır ve birbirlerini tamamlarlar. Çiftlerden her biri birbirine benzer ama çok sayıda farklılık da içerir. Bu farklardan en fazlasını kadın ve erkek dualitesin de görüyoruz. Anatomik, fizyolojik, biyolojik, sosyolojik, psikolojik ve daha bir çok açıdan hem birbirlerine çok benzerler. Hem de hiç benzemezler.
Bu farklılıklardan biri sinir hücreleri ile ilgilidir. Sinir hücreleri merkezi sinir sistemi olarak beyinde, çevresel (periferik) sinir sistemi olarak da tüm dokularımıza yayılmış olarak bulunurlar. Ortalama sinir hücresi sayısı 100 milyar olarak bildiriliyor.
Merkezi sinir hücrelerinin bulunduğu beyin de farklı bölümler mevcut. Sinir hücreleri de bu bölmeler arasında bağlantılar oluşturmaktadır. Erkeklerde ön ve arka loblar arasındaki sinir hücrelerinde bağlantı varken kadınlarda sağ ve sol loblar arasında bağlantı bulunmaktadır. Oluşan bu fiziksel farklılık ergenlikte oluşuyor.


Bu farklar ne işe mi yarıyor?
Ön arka lob bağlantısı erkeklere haritada yön bulma, kas kontrolü alanlarında işe yarıyor. Kadınlardaki sağ-sol lob bağlantısı ise kadınlara hafıza, önsezi gibi özellikler kazandırıyor. Bu yüzden erkekler daha güce dayalı olarak üstünlük sağlamaya çalışırlar. Kadınlar ise 15 yıl önceki mevzuyu önünüze dün olmuş gibi çıkarma konusunda yeteneklidir. Tarih kadınlardan sorulur.  


Erkeklerde sinir hücre sayısı kadınlardan daha fazladır. Erkekler hemen sevinmeyin. Zekayı belirleyen şey sayı değil sinaps dediğimiz iki sinir hücresi arasındaki bağlantı sayısı. Kadınlar da sinir hücresi sayısı erkeklerden daha az olmasına rağmen sinaps sayısı erkeklerden fazladır.
Beynin iki yarısını birleştiren korpus kollosum kadınlarda daha geniştir. Bu yüzden iki küre arasında daha fazla bağlantı kurma yeteneği kazanır. Bu yüzden kendini ifade etme noktasında erkeklerden daha iyidir. Kadın beyninde dopamin hormonu erkeklerden daha yüksek bulunur. Bu da kadınların erkeklerden daha çabuk odaklanmalarını sağlar. Bu yüzden de erkek çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite daha fazla görülür. Yaşa bağlı olarak sinir hücresi ölüm sayısı da erkeklerde kadınlarla kıyaslandığında daha fazladır. Yani erkeklerin beyinleri daha çabuk yaşlanır.

            Kadın ve erkek arasındaki farklardan bir diğeri taşıdıkları kromozomlardır. Cinsiyet kromozomları olarak kadın XX (iki X) kromozomu taşırken erkek bir X bir de Y (XY) kromozomu taşır. Ayrıca erkekler de testesteron hormonu çok yüksek kadınlarda ise östrojen hormonu yüksektir. Testesteron hormonu erkeklere olayları üç boyutlu görme, yön duygusu ve matematik konusunda iyi olmalarını sağlarken östrojen hormonu ise beynin dil ile ilgili bölümünü geliştirir. İşte bu yüzden kadınlar konuşmayı sever, erkekler ise top oynamayı ya da seyretmeyi. Ayrıca aynı anda birden fazla iş yapma yeteneği de kazandırır östrojen kadınlara.
Bir diğer fark kadın ve erkek arasında duyular konusundadır. Kadınların tat ve koku duyusu erkeklerle kıyaslandığında oldukça gelişmiştir.
Aslında bu farklılıklar daha çoğaltılabilir. Ancak bu yazıda bu kadarı yeterli diye düşünüyorum.
Hem ortak olan hem de farklı olan bir çok özelliği taşıyan kadın ve erkek insan olarak düşünüldüğünde hem aynıdır, hem farklıdır. Hem birbirini tamamlar hem birbirinin zıddıdır. Hem her şeydir hem hiç bir şeydir. Hem özünde tüm evreni taşır hem evren onu taşır. Hem canlı, atom (cansız) taşır hem atom canlı taşır.


Demek istediklerimi anlatabildim mi bilemiyorum.
Tüm insanlık için, farklılıkları anlayıp, birbirimiz için gerekliliğimizi anladığımızda, hiçbir şeyin bu evrende boşuna olmadığını fark ettiğimizde, yaradılanı Yaratan’dan dolayı sevdiğimizde her şey güzel olacak. Çeşitliliğin bizlere zenginlik kazandırdığını, yeni bakış açıları kazandırdığını gördüğümüz de hayat güzel olacak. Çokluğun özünde birliğin olduğunu, birlikte de çokluk olduğunu kavradığımızda evren güzel olacak.

Sevgiler…
Bir akademisyenin kadrajı

Müzeyyenname 

IV-OBEZİTE;KAHVERENGİ YAĞ HÜCRESİ ve ÜŞÜMEK

Sibirya kurdunu aklında tut diyerek başlıyorum yazıya. Neden mi. Yazının sonunda anlayacaksınız durumu maalesef J Bir dirhem et bin ...